Yer: Topkapı Sarayı… Avludaki Has Oda’dan bahçeye çıkan yiğit de kim? Güneşli günde başındaki görkemli kavuk nasıl da parlıyor.
Uzun boylu, yakışıklı genç adam aheste adımlarla bahçeye ilerliyor… Bu adam gelecekte dünyaya hükmedecek olan Kanuni Sultan Süleyman…
Ne yapıyor?.. Kendine vakit ayırıp denizi seyrediyor… Boğaz’ın muhteşem doğal güzelliğini… Yine böyle bir seyirde bahçedeki ağaçlardan birinin yaprakları dikkatini çekiyor… Ağaçların kimileri bakımsız… Börtü böcek sarmışa benziyor bazılarını. Bunların ilaçlanması lazım… Emir verecekken hatırına geldi:
“Diğer canlılara zarar vermeye değer mi? Mesela karıncalara…”
Osmanlının soracağı vardı… Kendisi yetiştirirdi âlimini, kendisi sorardı Osmanlı… Sultan Ebussuud Efendi’yi aradı. Odasında bulamayınca, not yazdı. Kâğıda bu merakını yazarak hocanın çalıştığı masanın üzerine bırakıp ayrıldı… Sultanım diye fetva adamını “bulun bana!” dedirtemezsin…
Ebussuud Efendi makamına geldiğinde notu gördü… Yazanın Sultan ya da vatandaş olduğuna değil, suale bakardı onlar… Suali okuyup cevabını yazdı. Hemen Sultana yetiştirdi mi? Hayır… Yine aynı yere bıraktı… Suali soranın da aklındaydı bu durum. Acaba sualden haberdar olunmuş muydu? Merakına yenik düşüp odaya bir kez daha uğradı… Hayret? Hoca yine odada değildi. Ama kendi bıraktığı notun altında bir başka not daha vardı. Merakla kâğıdı alıp okudu. Gülümsedi… Çünkü Kanuni Sultan Süleyman sorusunu nazım olarak yazmış, cevabını da nazım olarak almıştı.
Soru şöyleydi: “Meyve ağaçlarını sarınca karınca/Günah var mı karıncayı kırınca?”
Hocası Ebussuud Efendi ise bu manzum soruya şu manzum cevabı veriyordu:
“Yarın Hakk’ın divanına varınca,/Süleyman’dan hakkın alır karınca!”
Ne ilim… Ne adalet… Ne merhamet… Küçücük karıncanın bile hakkını gözeten Kanuni bu büyüklüğü sebebiyle dünyanın hükümdarı olmuştu…
Kaynak : Kendine Yardım sayfası. ) isaaltun.com
Okudum ve okumaya değer bulduğum bir yazıdır . Teşekkür ederim